Buluştuğun an ansızın soğuk demirlere ve gardiyan sesine
Hasretliğin oldu bilirim yârin sıcak yüreği ve sesi
Şimdi çok özlediğin -gök mavisi- gözler
—Toprak- edasında ki saçlar
Ve huzur bulduğun yar yüreği
“gel” demeni bekliyor…
Bahtımız en az tenimiz kadar esmer…
Yüzlerimiz bir ecel kadar asık!
Ve sözlerimiz
Birer neşter…..
Yağmurda ıslanmaktan kaçamamak
Nefesi zorlarcasına koşamamak
Yar dediğine muzurca nazlanamamak
Anamızın pişirdiği aşa ekmek bandıramamak
İhanete uğratanların
Uhde diye yapamadıklarımızı sandığı! Her şeyi…
Yüreğe yara yapanlara
Had bildirmek boyun borcudur!
Ve işte tam da şimdi…
Bir gece yarısında
Aldığın bir nefeslik haberde (!)
"geçmiş olsun" denecek bir durum yok…!
geçmez bizdeki yangınlar, sevdalar, hasretler....
Hem kim demiş yar yanında değilsin üç beş zamandır…!
Daha dün içilmedi mi katran ve dert demli çay
Çok değil bir kaç gün evvel ten buluşmadı mı teninde...
Dünde-bugünde tespihinde yol alırken yar adı değil miydi dilinde…?
Yarının yarınsızlığında ismimiz değil miydi öğretilecek olan?
Dört duvarı olan çatısız mahpus denen damda
Atarken voltanın en heybetlisini
Ve süzerken siyahın en koyusunu
Hedefte yârin hazar bakışı salınıp dururken
Bir yandan ana yüreğinin sözlerini
Rüzgâr kulağa fısıldayıp dururken
Kurban olunası gülümseme yıkıp da geçmez mi her cefayı!
Geçer!
Meltem Tamara Orha